Şok Diyet
İnsülin kandaki şekeri hücreler sokan bir hormondur. Yokluğunda şeker hastalığı gelişir. Ancak insülinin fazla olması da zararlıdır. Pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu gıda yendikçe salgılanır. Karbonhidratlar insülin salgısını en fazla artıran gıdalardır. Yüksek glisemik indeksli (Gİ), yani kan şekerini fazla yükselten karbonhidrat yenince çok insülin salgılanırken düşük GI’li karbonhidrat yenince az insülin salgılanır. İnsülinin kanda artmasına hiperinsülinemi denir. Yüksek GI’li karbonhidratlar aylar ve yıllar boyunca yenmeye devam ederse pankreas bezinden salgılanan insülin hep yüksek olur ve artık insülin görev yapmamaya başlar ki buna insülin direnci denir ve bir sonraki adım şeker hastalığının gelişmesidir.
Harvard Üniversitesinde yapılan geniş kapsamlı gözlemsel çalışmalar uzun dönem yüksek glisemik yüklü yiyeceklerin tüketilmesinin tip 2 diyabet ve kalp hastalığı gelişimi için ciddi risk olduğunu göstermişitir.
Avrupada 31 merkezde 3000’den fazla Tip 1 şeker hastasının katıldığı EURODIAB (Avrupa ve Diyabet) çalışmasında GI’ne bakılarak yapılan beslenmenin HbA1c değerini yani kan şekeri ayarını sağladığı gösterilmiştir. Ayrıca çalışmaya kuzey, doğu ve batı bölgelerinden katılan merkezlerde, düşük GI’li diyet tüketen hastaların iyi kolesterol denilen HDL kolesterol değerleri daha yüksek bulunmuştur
Beslenmemizi iyi yaparsak ve Gİ diyeti uygularsak şeker hastalığı gelişimini önleyebiliriz.
Şeker hastalığını önlemek için şu önlemler alınmalıdır:
• Fazla kilolar mutlaka verilmelidir. Fazla kilolar şeker hastalığına neden olmaktadır
• Yemeklerede yağ miktarı azaltılmalıdır
• Tereyağı, margarin, don yağı, iç yağı yememeli ve yağlı süt içiminden kaçınmalıdır. Bunların yerine sıvı yağlar yenmelidir.
• Posalı gıdaları yani sebze ve meyve tüketimini artırmalıdır.
• Düşük glisemik indeksli (kan şekerini az yükselten) gıdalar yenmeli, yüksek glisemik indeksli gıdalar yenmemeli veya az yenmelidir.
• Her gün 30 dakika egzersiz veya yürüyüş yapılmalıdır.
• Vücudu hastalıklardan koruyan ve antioksidan denilen C vitamini, A vitamini, selenyum ve E vitamini içeren gıdaları bol tüketmelidir. Antioksidanlar şeker hastalığı gelişimini engellemektedir.
Sağlıklı Beslenme Önerileri:
Sebze ve meyve bol yiyiniz (en az 5 porsiyon, bir porsiyon sebze yarım bardak sebze demektir), tam tahıl tüketiniz. Öneriler şöyledir:
Her öğün sebze ve meyve yiyiniz. Doğal gıda bulamazsanız dondurulmuş veya konserve olanı tercih ediniz.
Atıştırmalarda sebze kullanınız
Çocuklara atıştırma için meyve parçacıkları dolu kaseler hazırlayınız.
Doymuş yağ ve margarin yemeyiniz. Zeytinyağı kullanınız. Kanola yağı da faydalıdır.
Kırmızı et haftada bir defa diğer zaman balık ve tavuk eti yiyiniz. Hindi etini tercih ediniz.
Pastane ürünleri yememeye çalışınız. Kraker, pasta, bisküvi ve kurabiyelerde sağlığa zararlı hidrojenize yağ vardır.
Fast-food lokantalarda balık veya tavuk tercih ediniz.
Kola ve gazoz yerine taze meyve suyu ve su tercih ediniz.
Alkolden uzak durunuz
Günde 8-10 bardak su içiniz.
Aile toplantılarında alkolden uzak durunuz
Tuzu daha az kullanın ve yemeğin tadına bakmadan tuzluk ile tuz serpmeyin
Un ve şekerden yapılmış gıdalardan uzak durunuz.
Kuru baklagilleri (kuru fasulye, ayşekadın taze fasulye, nohut, barbunya) haftada birkaç kez yiyiniz.
Et yerken yanında patates ve pirinç pilavı değil haşlama sebze ve bulgur pilavı ve domates yiyiniz
Haftanın en az 4 günü bir avuç ceviz veya fındık yiyiniz
Sütün ve peynirin yağsız olanını tercih ediniz
Akşamları yemek çok az yiyiniz, daha çok sabah ve öğlen yemeğe çalışınız.
Alabiliyorsanız organik gıda tüketmeye çalışınız
Yeme Alışkanlıklarınızı Değiştirin
Bir kişinin yemek yeme sıklığı, nerede yemek yediği, yemeğin miktarı, yemek yerken ruhsal durumunun nasıl olduğu ve yaptığı hareketler kilo verme açısından önemlidir.
Yeme öncesi ve sonrası nasıl bir psikolojik durum kazanıldığı da büyük önem taşır.
Fazla kilolu kişilerin üzüntü veya kızgınlık gibi durumlarda aşırı yemek yediği bilinmektedir. Bu öğrenilmiş bir davranıştır ve amaç negatif durumu yani üzüntü ve sıkıntıyı düzeltmektir. Sevinçli ve neşeliyken ise durum bunun tam tersidir.
Üzülüp sıkıldığında aşırı atıştıran veya tıkanırcasına yemek yeme nöbetleri yaşayan kişilerin, psikolojik destek alıp tedavi olması gerekir. Bu kişilerin yeme alışkanlıklarını değiştirmesi de çok önemlidir.
Tekrarlayan aşırı miktarda yemek yeme nöbetleri kilo alımını artırır. Fazla kiloluların %30’u bu şekilde davranır ve bunun kontrol edilmesi tedavinin başlangıcını oluşturur.
Yeme alışkanlıklarını değiştirmek için aşağıda sıralanan önlemler faydalıdır:
Günde üç defa ana öğün 3 defa da ara öğün yemek; aynı saatlerde yemek yemek; evde aynı yerde oturarak yemek yemek; yenen yiyeceğe konsantre olmak; yemek yerken gazete okumamak ve televizyon seyretmemek; porsiyonların ve tabakların ufak olması; az miktarda yemek pişirmek; her lokmadan sonra çatalın veya kaşığın masaya bırakılması, yani yemeği yavaş yemek, iki lokma arasında su içmek ve yiyecek alışverişine aç karnına değil yemekten sonra gitmek, acıkınca tatlı yerine meyve yemek
Yaşam tarzı değişikliklerinden en önemlisi beslenme şeklini değiştirmektir. Gıdaların seçimine dikkat etmek, düşük glisemik indeksli gıdalarla beslenmek önem taşır. Hergün çikolata yiyorsanız bu alışkanlıktan kurtulmak, kola içiyorsanız onun yerine su içmek gerekir. Eğer bu tür davranış değişiklikleri yapmazsanız sadece az yemekle belki kısa bir süre zayıflarsınız ancak sonra tekrar kilo alırsınız.
Davranış değişikliklerinden en önemlisi hareketli olmaya çalışmaktır. Çalıştığınız yerde akşama kadar masa başında oturmak yerine saat başı beş-on dakika ayağa kalkıp dolaşmak, öğle arası biraz yürümek veya akşam mümkünse biraz yürümek faydalıdır. Hareketi artırdıkça zayıflamaya başladığınızı göreceksiniz. Akşam eve gelince televiyon başına oturup yatıncaya kadar bir şeyler yemek yine kilo alınmasının en önemli nedenidir.
Bol Su İçiniz
Ülkemizdeki en önemli sorunlardan birisi su içme alışkanlığı olmamasıdır. Sağlıklı bir yaşam için günde en az 2-2.5 litre su içmek gerekir. Yeterli ve bol su içen kişilerde fazla kilolulık daha az görüldüğü gibi çeşitli hastalıklara daha az yakalandıkları ve yaşlanmanın geciktiği ortaya konmuştur. Günde en az 8 bardak su içmeyi alışkanlık haline getirmek gerekir. Az su içtiğinizde idrarın rengi koyulaşır. İdrar rengine bakarsa da az su içip içmediğimizi anlayabilirsiniz. Koyu sarı idrar varsa az su içiyorsunuz demektir. Normalde idrar beyaz veya açık sarı renkte olur. Bu nedenle idrar rengi açık oluncaya kadar su içiniz.
Gıdasız yaşamamızı sürdürebildiğimiz halde, suzuz birkaç günden fazla yaşayamayız. İçilen su gıdaların emilimini ve hazmını kolaylaştırdığı gibi dolaşıma faydalı olur, vücut sıcaklığını kontrol eder, eklemlerin kayganlığını sağlar, cildin daha sağlıklı olmasını sağlar ve vücuttan zararlı maddelerin atılımını sağlar.
Hergün idrar ve terle kaybettiğimiz suyun alınması gerekir. Vücut susuz kalınca biz bunu susayarak anlarız.
Vücudumuzda %1-2 oranında su kaybı olunca susamaya başlarız ve su içeriz. Dışarısı sıcak olunca veya egzersiz yapınca su ihtiyacı artar.
Yaşlandıkça susuzluk veya susama mekanizması daha az çalışır. Bu nedenle yaşlılar suyu düzenli içmelidir ve idrarlarının açık renkte olduğuna dikkat etmelidir.